EKIM2020 Dr. Zeki Hozer
Fransa bize düşman mı?
Fransa bize düşman mı? Kuşkusuz ki hayır ama Macron’un bir düşmana ihtiyacı var! Bu konuyu açmak için Macron’u biraz tanımak gerekli. Kendisi Nanterre Üniversitesi felsefe bölümünde öğrenim gördü, aynı yerde yüksek lisans da yaptı. Yani Aristo, Kant ve Descartes başucundaki filozoflardı. Ardından, Paris’in en prestijli okullarından Sciences-Po, daha sonra da Fransa’nın yöneticilerini yetiştiren en saygın kurumlardan Strasbourg’daki ENA (Ecole Nationale d’Administration)‘a devam etti. Burada lise yaşamından da bahsetmeden geçmek olmaz çünkü 2007 yılında kendisi 29 yaşında iken evleneceği kadın olan lisedeki öğretmeni Trogneux ki o zamanlar 40 yaşında idi, lisede tanışmıştı. Macron’dan 24 yaş büyük Brigitte Trogneux’un, kendisinin üzerinde önemli etkisi olduğu ve kariyeri boyunca tüm kararlarını ona danışarak aldığı biliniyor. Politika ile ilgilenmesi, Ecole Nationale d’Administration öğrencisi iken tesadüfen eski başbakanlardan, Sosyalist Parti sağ kanat temsilcisi Michel Rocard ile tanışması sonrası alevlendi. Onun merkeze yakın sosyal-liberal çizgisinden fazlası ile etkilendi ve sayesinde politik çevresinin genişletti.Hatta, Rocard’ın yakın arkadaşı ve Fransa’nın Tüsiad’ı olarak isimlendirebileceğimiz MEDEF’in patronu Laurence Parisot, o yıllarda kendisine üst düzeyli bir görev önerdiğinde yıl 2006 idi. Ama asıl dönüm noktasını oluşturacak şey, bir yıl sonra tanışacağı sıradışı bir isim olan Jacgues Attali ile yakınlık kurması olacaktı. Çünkü ünlü bir ekonomist ve yazar olması dışında Mitterand’ın özel danışmanlığı ile Avrupa Yeniden Yapılanma ve Kalkınma Bankası'nın da ilk başkanı olan Attali, bir mentor olarak neredeyse Macron’u yeniden inşa etti. Daha sonraları Attali bu konuda hiç de mütavazı olmayan beyanlarda bulundu: "Macron’u tamamen ben yarattım, ben icat ettim" gibi... Attali aracılığıyla görev aldığı ünlü Rotschild İş Bankasında milyarlarca dolarları yönetti ve Dünya iş ekosisteminin önemli isimleriyle tanıştı, ardından da yine Attali‘nin bizzat kolundan tutup, Cumhurbaşkanlığına hazırlanan François Hollande ile tanıştırılması söz konusu oldu. Hollande da, Attali’nin tavsiyesi ile “ekonomi danışmanı” olarak Macron’u yanına aldı. Arkası da çorap söküğü gibi geldi. Altı yıl önce ,Ağustos 2014’te Holland’ın kabinesine Ekonomi ve Sanayi Bakanı olarak atandığında Macron, herhangi bir seçimde aday olmamıştı ve kamuoyu tarafından kesinlikle tanınmıyordu. Başarısız politikaları 2017 yılı için Hollande’ın cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olmama durumunu ortaya çıkardığında, iş dünyası ve başta Almanya olmak üzere AB lobisinin de desteği ile Macron, siyasi bir küresel mühendislik örneği olarak, 2016 yılında “En Marche La France!” (Yürüyüş) hareketi ile Fransa Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturdu.Ancak, Fransa ve Dünya kamuoyu için Macron iktidarının balayı dönemi geçtiğinde, büyük bir hayal kırıklığını da beraberinde getirecekti. Umutlar, Radikal sağcı Le Pen’e ve Frexit denilen AB karşıtı olanlara karşı kazandığı seçim zaferi nedeni ile artmış olmasına rağmen, maalesef AB ve Dünya için beklenen politikaları realize edemedi.Özel danışmanı Alexandra Benalla‘nın başrolde olduğu Elysee Sarayı skandallarından özel konuşmalarında yaptığı çamları deviren kibirli üslubuna, kendisini merkez solda konumlandırmasına rağmen Meclise getirdiği emek yasasındaki patronların lehine reform önerileri ve mali kemer sıkma tedbirleri nedeniyle kamuoyunda artık ‘zenginlerin cumhurbaşkanı’ olarak nitelendirilmesinden ‘sarı yelekliler’ gösterilerine kadar bir çok olay, artık Fransa ekonomisini durgunluğun derin çukuruna itmişti. Bunların üzerine eklenen Kovid-19 pandemisindeki Fransanın içine düştüğü çaresizlik de Macron’un popülerliğini yerlere serdi. Anket şirketi IFOP'a göre, görevdeki cumhurbaşkanlarına yönelik yapılan anket çalışmalarının en düşük rakamı yüzde 30 ile Macron’a ait! Sonuç, her egosantrik politikacı gibi, yeni ve yabancı düşmanlar oluşturarak kamuoyunun dikkatini dış politikaya çekmek istediğinde, en iyi seçenek olarak hedefine Türkiye karşıtı girişimleri koydu! Ünlü Filozof ve yazar Umberto Eco, ’düşman yaratmak’ kitabında bu konuyu, Cicero’dan Sartre’a çeşitli metinler aracılığıyla derinlemesine ele alır.Okumanızı tavsiye ederim. Ne diyelim, Macron’un Korsika Adası'ndaki Avrupa Birliği Üyesi Güney Avrupa Ülkeleri Zirvesi'nde, trajik bir siyasi nezaketsizlikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a atfen söylediği "Türkiye daha iyisini hak ediyor" cümlesini Avrupa’ya yansıtmak mümkün: Avrupa kesinlikle daha iyi liderleri hakkediyor!